Paris Gezi Rehberi

Dünyanın en romantik kenti neresidir? sorusuna, Paris dışında verilecek başka bir cevap muhtemelen yoktur. Herkesin sevgilisini bi’ kapıp gittiği, gidemese de hayal ettiği aşıklar şehri Paris, tüm estetiğiyle ziyaretçilerini kucaklar ve onlara romantik köşelerinden güzellikler sunar. Paris M.Ö. 3. yüzyılda Keltler tarafından kurulmuş. 18. yüzyılda yaşanan Fransız Devrimi’nin merkezi olan şehir, moda, bilim, sanat, finans ve ticaretin merkezi konumundaki bir başkent. Paris Gezi Rehberi :

Paris, Seine Nehri’nin ortasında düz bir havzaya kurulmuş düzenli mimarisiyle dikkat çeken koca bir metropoldür. Eski bir Galya halkı olan Parisii’lerin yaşadığı bölge olarak anılan kent 4000 yıllık bir geçmişe sahiptir. İlk ve ortaçağda Roma İmparatorluğu’nun sınırları dahilinde kalan kent Atilla orduları tarafından fethedilmiştir. Azize Geneviève kenti yıkmama konusunda Atilla’yı ikna etmiş ve kentin kurtarıcısı olmuştur. 14 Temmuz 1789’da Kral 16. Louis’i devirerek cumhuriyeti kuran halk Bastille hapishanesini basmış ve Fransız Devrimi’ni gerçekleştirerek yeni bir çağ başlatmıştır.

1. Dünya Savaşı’nda Marne Muharebesinde Fransızlar İngilizlerle birlikte ülkelerini kurtarsalar da Almaya 2. Dünya Savaşı’nda rövanşı almış ve Fransa’nın büyük bir kısmını işgal etmiştir. 4 sene Alman toprağı olarak kalan Paris, 1944 yılında Charles de Gaulle’nin Paris’e girmesiyle kurtulur ve şuanki Zafer Takı’nın olduğu bölgeye de onun adı verilir. Aynı zamanda Paris’te yer alan havaalanlarından birinin adı ve Ankara’daki Fransız Lisesi’nin adı da Charles de Gaulle’dur.

Modadan sanata, kültürden mimariye, Paris insanın bütün duyularına hitap eden bir şehir. Gelince gitmek istemezsiniz, gidince ise aklınızın bir köşesi Paris’te takılı kalır.

Paris Gezi Rehberi : Paris’te Gezilecek Yerler

Başlıklara tıklayarak Paris gezilecek noktalar, görülecek yerler, müzeler, tarihi ve turistik mekanlar hakkında daha detaylı bilgilere ulaşabilir ve siz de Interbus sayesinde Paris Gezi Rehberi listesindeki yerleri ve birbirinden güzel diğer Avrupa şehirlerini tek seferde, üstelik ekstra tur ücreti olmadan, en uygun fiyatlarla gezmek için aramıza katılabilirsiniz.

Eyfel Kulesi

Moda ve lüksün de başkenti olan Paris’e gelmişken görülmesi gereken ilk yer şüphesiz ki Eyfel Kulesi’dir. Fransız Devrimi’nin 100. yılı için planlanan kule 1889 yılında açılmıştır. 3000 işçinin 2.5 milyon civata sıkarak oluşturduğu bu kule her 7 yılda bir boyanmaktadır. Bu iş için 60 ton boya kullanılmaktadır. Zamanın bazı sanatçıları onu devasa bir sokak lambasına benzetirken, bazılarıysa onun bir fabrika bacası gibi Paris’in görsel yapısını zedeleyeceğini öne sürmüşler. Şimdilerde Dünya’nın en güzel mimari yapılarından biri olarak görülen Eyfel Kulesi, 20 yıl süreyle kalması beklenirken yapılış amacının yanı sıra Atlantik ötesi haberleşmeyi sağlayan yüksekliği nedeniyle yıkılmamış. Tabi kulenin aynı zamanda Paris’e muazzam bir turist çektiğini de gözardı etmemek gerekir. Günümüzde Avrupa’nın ve Paris’in en önemli simgelerinden olan Eyfel Kulesi olmadan, Paris’i hayal etmek bile zor. 1889 Dünya Sergisi için Gustave Eiffel tarafından yapılan kule, Fransız ihtilalinin 100. yıl kutlamaları sebebiyle fuarın giriş kapısı olarak kullanılmış o zamanlar.

eyfel kulesi

Louvre Müzesi

Concorde Meydanı’nı geçtikten sonra park ve bahçelerin sonunda görülen Dünya’nın en çok ziyaret edilen ve bilinen müzeleri arasında olan Louvre Müzesi karşınıza çıkar. Bir zamanlar Fransa’nın kraliyet ailesine ev sahipliği yapmış olan müze, saray olarak kullanıldıktan sonra devrim anısına müzeye çevrilerek 1793 yılında Fransa’nın ilk devlet müzesi olarak ziyarete açılmış. Bir çok bölümden oluşan müzenin Roma Eserleri, Mısır Sanatları, Yunan Sanatları, desen, resim, heykel, sanat eserleri ve Doğu Sanatları bölümlerinde çok önemli eserler bulunmakta. Bunlardan birisi de Leonardo Da Vinci’nin ünlü Mona Lisa’sıdır.

İlk başlarda kraliyet sarayı olarak kullanılsa da bugün yıllık yakşalık 10 milyon ziyaretçisiyle dünyanın en çok ziyaret edilen müzesi olan bu müze, Fransa’nın ilk devlet müzesi olma özelliğini taşımakta ve içerisinde dünyanın çeşitli yerlerinden eserler barındırmaktadır. Müze, Yunan, Etrüsk ve Roma Eserleri, Yakın Doğu Eserleri, Mısır Eserleri, Dekoratif Sanatlar, Çizgi ve Desen Sanatları, İslam Sanatı, Resimler ve Heykeller olmak üzere bir çok bölümden oluşur. Leonardo Da Vinci’nin Mona Lisa’sı, David, Rembrandt, Rubens ve daha pek çok sanatçının eserleri Louvre’da sergilenir. Müzeyi hakkıyla gezmek için 2 gün ayırmak gerektiğini de parantez içinde belirtmekte yarar var.

louvre müzesi

Notre Dame Katedrali

Meryem Ana’ya ithafen yapılmış Dünyaca ünlü bir katedral olan Notre Dame Katedrali Paris’te en çok ziyaret edilen yapılardan biridir. 12. yüzyılda inşa edilen bu katedralin Kuzey Kulesi’ndeki gözlem yerinden harika bir şehir manzarası var. Fransız sokak uzaklıkları buraya göre belirlenmiştir, katedralin olduğu alan 0 noktası olarak kabul edilir. Paris’in en çok ziyaret edilen yerlerinden biri olan bu katedral gotik mimarinin baş yapıtlarındandır ve hala Roma Katolik Katedrali olarak kullanılır ayrıca Paris Başpiskoposluğu’na ev sahipliği yapar. İlk baktığınızda diğer gördüğünüz katedrallerden ne kadar farklı olduğunu, yapımının neden 170 yıl sürdüğünü anlayabilirsiniz. Katedral 19. yüzyılda neredeyse yıkılmak üzereyken Victor Hugo duruma el koymuş ve Notre Dame’ın Kamburu isimli romanını yazmış. Katedrale böylece ilgi çekilmiş ve katedral yıkılmaktan kurtarılarak yenilenmiş. Siz de Kuzey Kule’ye tırmanıp Paris’i Quasimodo’nun seyrettiği yükseklikten seyredebilirsiniz.

notre dame katedrali

Arc de Triomphe

Aralarında Şanzelize Caddesinin de bulunduğu 12 caddenin kesiştiği noktada bulunan Zafer Takı yaklaşık 200 yıllık bir yapıdır. Napolyon tarafından yapımına başlatılan anıtın altında 1. Dünya Savaşı sırasında ölen meçhul askerlerin mezarı bulunmaktadır. 50 metre yüksekliğindeki bu anıtın üzerine çıkılabilmektedir. İmparator Napolyon’un zaferleri anısına yapılmış. Tak 1836’da, Napolyon’un hükümdarlığı sona erdikten çok sonra tamamlanmış.

arc de triomphe

Şanzelize Caddesi

Paris’in en ünlü ve prestijli caddesi olan Şanzelize Caddesi (Champs-Élysées) yaklaşık iki kilometre uzunluğundadır. Zafer Takı’ndan başlayarak Concorde Meydanı’nda sona eren cadde aynı zamanda dünyanın en ünlü caddelerinden biri sayılmaktadır. Bugün metrekaresi 10 bin euro değerinde olduğu söylenen caddede sinemalar, tiyatrolar, lüks butikler, mağazalar, araba galerileri, cafeler ve restorantlar bulunmakta. 24 saat hareketli olan caddede fiyatlar normalin üzerinde olduğunu hatırlatalım. Ayrıca caddede ülkemizin turizm bürosunu görebilirsiniz.

şanzelize

Sacre Coeur Bazilikası

Montmartre, Paris’in en yüksek noktası ve önemli bir Hristiyan yerleşimi. Burada bulunan Sacré-Cœur Bazilikası, Paris’te en çok ziyaret edilen yerler arasında. 1909’da kutsanan, en çok içindeki gösterişli altın mozaiklerle bilinen bazilikanın terasından Paris’i seyredebilirsiniz. Eyfel Kulesi kadar olmasa da Paris’in güzel bir manzarası görünüyor buradan. Sacre Coeur Bazilikası’nın arka tarafına doğru şirin ve dar yollardan yürüdükten sonra aşağıdaki meydana ulaştığınızda bir çok ressamın ve karikatüristin bir şeyler yaptığını ve sattığını görüyorsunuz. Ayrıca katedralin çevresinde de bir sürü keyifli cafe ve restoran bulunuyor. Gerçekten hoş ve keyifli bir ortam ve güzel havalarda çok daha uzun saatler kalınabilecek yerler buralar.

sacre coeur bazilikası

Concorde Meydanı

Şanzelize’nin başlangıç noktası olan Concorde Meydanı, Louvre Müzesi’nin bitiminde yer almaktadır. Meydanda Mısır Hıdivi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın Mısır’dan Fransa’ya gönderdiği 3200 yıllık bir Obelisk (dikilitaş) bulunur. Paris’in en büyük meydanı, Tuileries ve Champs-Elysees’yi birleştirir.

concorde meydanı

Sen Nehri

Seine Nehri’nin akıntısına kapılıp bu muhteşem şehri bir de nehirden izlemek, Paris gezisinin olmazsa olmazı.

sen nehri

Disneyland Paris

Sadece çocukların değil, ebeveynlerinin de fazlasıyla eğlendiği, masal kahramanlarıyla rüya gibi bir gün geçirebilecek Disney parkını, okumanız yetmez, yaşamanız gerek.

disneyland paris

Sanat Köprüsü

Louvre Müzesi’nin hemen arka kapısından çıktığınızda karşınıza Pont Des Arts (Sanat Köprüsü) çıkar. Bu köprüyü gördüğünüzde şaşırmanız an meselesi. Çünkü her yerine kilit bağlamıştır insanlar. Sırlarını, aşklarını hatta arkadaşlıklarını kilitleyip anahtarı Seine Nehri’ne atmışlardır. Ayrıca gençlerin buluşma noktalarından birisidir bu köprü. Bazen de müzisyenler gün batımına karşı ufak konserler veriyor olabilirler. Köprüden karşıya baktığınızda nehrin kıyısında ‘Île de la Cité’ adında bir ada üzerinde olan Notre Dame Katedrali’ni göreceksiniz.

Jardin des Tuileries

Louvre ve Place de la Concorde arasında kalan bu park, içinde pek çok heykel ve birkaç müze barındırır.

Eglise de la Madeleine

İnşaasını Napoleon’un emrettiği kilise, Fransız ordusunun ululuğuna ve görkemliliğine yaraşır bir zafer tapınağı olması için yapılan bu yapı daha sonra yönetimin değişmesiyle hristiyan klisesine dönüştürülmüştür.

Jardin du Luxembourg

Paris’in en popüler parkı. 17. yüzyılda Kral 4. Henry’nin karısı Marie de Medici için tasarlanıp 19. yüzyılda halka açılmış.

Montmartre

Burası ressamların bulunduğu, cazibesini korumuş bir tepe. Paris’in en yüksek noktası olan bu tepeye çıktığınızda tırmandığınız merdivenlere değdiğini göreceksiniz. Burada bir kafeye oturup onion soup (soğan çorbası) içmenizi tavsiye ederiz. Hazır buradayken, Sacre Coeur Bazilikası ve Moulen Rouge ziyaret edilebilir.

La Defense

Paris’in yüksek katlı ofis binalarının olduğu bölge. Paris’in en yüksek binalarının yanında Arc de Triomphe’un modern versiyonu Grande Arche de la Défense burada bulunuyor.

Hotel des Invalides

17. yüzyılda savaş gazilerinin yerleştirildiği binalar.

Centre Pompidou

Paris’in tarihi bölgesindeki kültür merkezi.

Opera de Paris Garnier

Şu anda Palais Garnier olarak bilinen bina, şimdiye kadar inşa edilmiş en muhteşem opera binalarından biri.

Musee d’Orsay

Daha önce tren garı olarak inşa edilen yapıda, empresyonizm akımının öncülerinden Paul Cezanne, Vincent van Gogh ve Claude Monet gibi önemli sanatçıların resimleri sergilenir.

Parc de la Villette

Paris’in kuzeyindeki bu park şehrin Bilim Müzesi ve çeşitli konser salonlarına ev sahipliği yapar.

Hotel de Ville

Seine Nehri’nin yakınındaki Place de Greve’de yer alan bu Paris Büyük Şehir Belediye Binası, 19. yüzyıldan kalma, Rönesans stilinde bir bina.

Place des Vosges

Paris’in en eski meydanı. Meydana bakan tüm binaların dış yüzeyleri aynı kırmızı tuğladan yapılmış.

Galeries Lafayette

Haussmann bulvarındaki Galeries Lafayette, Paris’in en önemli mağazalarından.

Chateau de Vincennes

Şato yüzyıllar boyunca Fransız soylularının evi olmuş. Versailles Sarayı tamamlandıktan sonra soylular oraya taşınmış.

Moulin Rouge

Sacre Coeur’e yürüme mesafesi uzaklığında ve Fransız kültüründe sembolleşmiş bir yere sahip olan Moulin Rouge (Kırmızı Değirmen) Kabaresi’ni de görebilir ve önünde fotoğraf çektirebilirsiniz. Dünyaca ünlü bu kabare, elit erotik şovları, yetişkinlere yönelik orijinal eğlence programlarını ve ünlü kan-kan dansını görmek için yıl boyunca gelen pek çok turisti ağırlar. 1889’da açıldığından beri  Moulin Rouge “müzik ve dansın tapınağı” olmuş ve dünyanın en ünlü kabarelerini gösteriyor.

Lido de Paris

Efsanevi dans grubu Bluebells, Paris gecelerinin en etkileyici gösterilerini sunar.

Versailles (Versay) Sarayı

Bu saray Paris’in 20 km güney batısında kalır. Sarayın ilk binasının yapımına 1661’de başlanmış, daha sonra saray genişletilmiş. Sarayda tuvalet ve banyo yok. Bunun nedeni de o dönemlerde asillerin istediği her yerde ihtiyaçlarını giderebileceğine inanılmış olması. Son günlerde basında çıkan haberlere göre, eşsiz eserlere zarar verebileceği düşüncesiyle artık sarayın içinde selfie çubuğu kullanımı yasak.

Paris Gezi Rehberi : Paris’te Ne Yenir? Ne İçilir? Nerede Yenir?

Paris, ünlü Fransız yemeklerinin tadına bakılabileceği en önemli kenttir. Şarap konusunda son derece başarılı olduklarından, burada en çok denenen şey şaraptır. Bunun yanında bize farklı gelebilecek yiyecekleri meşhurdur. Kruvasan ve kahve ikilisi, şarap ve peynir ikilisi bizce mutlaka denenmesi gerekenler arasındadır. Duyduğunuz ya da bildiğiniz tüm Fransız yemeklerini denemeniz için ideal olan bu kent size her türlü lezzeti sunar. Eğer ekstrem lezzetlerden kaçıyorsanız, klasik ve kültürümüze yakın tatlarda da birçok yemek bulabilirsiniz.

  • Kruvasan: Kahvaltıların vazgeçilmezidir. Tereyağı ile ay şeklinde açılan hamurun içine genellikle çikolata koyulur. Kahve ve kruvasan ikilisi vazgeçilmezleridir. Kruvasan sevenlerin burada mutlaka denemesini tavsiye ederiz.
  • Salyangoz: Paris’te en önemli yiyeceklerin başındadır. Temizlenen ve pişirilen salyangozun içine değişik sebze ve baharatlarla yapılmış soslar koyulur. Minik bir kaşık yardımıyla tüketilir.
  • Kurbağa Bacağı: Elit lokantaların vazgeçilmez yemeklerindendir. Bildiğimiz kurbağa bacağı değişik tatlar ile pişirilir. Hindi etine benzer bir tadı vardır.
  • Ördek: Ördek eti ile yapılan çok çeşitli yemekleri vardır. Gittiğiniz herhangi bir lokantada bir çeşidini bulabilirsiniz. Ördek eti Fransızlar için oldukça önemlidir ve epey çeşidi vardır.
  • Şarap: Ülke olarak şaraplarıyla ünlü olan Fransa’da Paris’te de önemli tadımlar yapabilirsiniz. Hemen her bütçeye uygun olanları vardır ve genellikle birçoğu iyidir. Yemek yanında çoğunlukla şarap tercih edilir. Meraklıları burada hem ünlü hem de yerel şarapları tadabilir.

Paris’te Nerede Yenir?

Fransızlar kahvaltıya diğer öğünlerden daha fazla önem verirler. Türkçesini ayçöreği diye bildiğimiz Kruvasan yine bir Fransız icadı olan milföy hamurundan yapılan bir atıştırmalıktır. Fransızların kahvaltılarda tükettiği eclair yani ekler genelde kahveyle birlikte tüketilmektedir. Kahvaltının olmazsa olmazı ekmek Fransa’da baget halinde bulunur ki bu da sandviç yapmayı kolaylaştırmak adınadır. Eyfel Kulesi’nin dibinde büyük restoranlar bulunmasa da Sacre Coeur civarında bagetten çok nefis sandviçler yapan küçük dükkanlar bulabilirsiniz. Paris’e gelmişken yöresel şaraplardan tatmak mümkündür. Bordeux şaraplarının bir şişesi ortalama 10-15€ civarındadır.

Paris Gezi Rehberi : Paris Hakkında Bilgiler
  • Ülke: Fransa
  • Para Birimi: Euro
  • Dil: Fransızca
  • Paris Nüfusu:
  • Telefon Kodu: 
  • Interbus İletişim: 0090 541 387 8526

paris gezilecek yerler

Paris Gezi Rehberi : Bir Interbus Yolcusunun Gözünden ‘Çocukluk Hayalim Paris’

Fransa çocukluğumdan beri en çok merak ettiğim ülkelerden biriydi benim için. Çünkü bizim memlekette en çok Almanya’ya gurbetçi olarak gidilirdi, bir de Fransa’ya. Seksenlerin sonları, doksanların başlarına denk gelen o dönemde, oraları görenlerin ağzından bir sürü acayip hikâye dinlerdik. Tabi o zamanlar Almanya’da işçi olmak Türkiye’de yaşayanlara göre büyük olay. Biz de çocuk aklımızla bu hikâyeleri dinler kafamızda koca koca hayaller kurardık. Ben nerden bileyim, gün gelecek ve ben de Fransa’ya gideceğim, sonra bir şeyler yazacağım, gidip gezdiğim Fransa’yı size buradan anlatacağım. Hem de Paris’i. Olacak şey değil! Doksanların başında Trabzon’da ben hala, karayemiş ağacından yaprak toplar, sonra ondan fırfılak yapar, akşama kadar onun peşinden koşardım. Ne Paris’i ne Fransa’sı! Biz o zamanlar Almanya’ya giden dayılarımıza Alamancı derdik. Gerçi yurt dışında olması yeterdi, Fransa’da yaşayan gurbetçi de bizim için Alamancıydı, hoş hala öyle.

Zaman nasıl da geçiyor. Yunanistan, Makedonya, Sırbistan, Macaristan, Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Almanya, Hollanda, Belçika derken bugün onuncu ülkedeyim. Fransa’dayım. Şanzelize Caddesi ya da Bulvarı denilen yer, Fransızların Eiffel’den sonra en çok övündükleri yerdir. Dünya’nın en güzel ve en özel bulvarı olarak gösterdikleri bu cadde üzerinde; pahalı moda dükkânları, dünyanın önde gelen en pahalı araba ve giysi markaları, kafeler ve restoranlar var. Vitrinler öyle özene bezene yapılmış ki, sanırsınız ki müze geziyoruz. Harikulade bir albenisi olan Şanzelize Bulvarı, günün 24 saati canlı ve oldukça kalabalık. Her milletten insan bulabileceğiniz bu caddede Türkleri seçmek hiç de zor olmadı. Hele de Trabzonluları seçmek çok daha kolay. Cadde üzerinde otobüsümüzle ilerlerken, telefonunun arka kapağında Trabzonspor arması olan iki delikanlı fark etti bizi. Ceplerindeki telefonları çıkarıp telefon arkalıklarıyla bize deli gibi el sallamalarını unutmam mesela. Hala içimdedir, benim onlara sallayacak bir formam bir atkım yoktu ve çıkıp çocuklara ‘ula ben da Trabzonliyum’ diyemedim, ona yanarım. Her neyse biraz daha ilerliyoruz, bu kez bir iş merkezinin girişi, kocaman elektronik bir tabela ve tabelada Mardin, Denizli, İstanbul gibi yerlerin fotoğrafları hızlıca geçiyor. Tabii o olayın üstüne bir de bu gelince insan ister istemez kilometrelerce uzaktaki ülkenin birinde tüyleri diken diken oluyor. Dedim bu nedir? Dediler burası Türk bir iş adamına ait seyahat acentesi ve burada günün her saniyesi ülkemizin belli başlı turistik yerleri buradan geçen binlerce ırka onların dilinden anlatılır. Yani Şanzelize’de bir kez daha Türk olmakla onur duydum, gurur duydum!

Neyse otobüsle ilerlerken Eiffel’e geldik dediler, hani senin şu çocukluk hayalin. Moladayken bir benzin istasyonundan aldığım sekiz Euroluk sandaletlerim var ayağımda. Saniyeler içinde toparlanıp bir heyecanla, telaşla fotoğraf makineme sarıldım. Sanki karşımızdaki bir gösteriymiş ya da hayalmiş ve birazdan biri gelip Eiffel’i kaçıracaktı, o denli herkes, bir telaşla Eiffel Kulesi’ni çektiğimi sanıyordu ama ben çocukluk hayallerimin peşinden koşmanın verdiği yorgunluğun, o tatlı istirahatini yaşıyordum o an kimsenin haberi yok. Bir fotoğraf. Bir fotoğraf daha. Ve bir tane daha. Sonra bir tane, bir tane daha..

Bizim Sen Nehri olarak bildiğimiz Seine Nehri tüm ihtişamı ve romantik cilvesiyle, aslında onun yanından geçen aşıkların kalbine akıyor. Bu nehir yıllar boyu, pek çok erkeğin evlilik teklifine ‘evet’ demiştir. Türkiye’den ayrılmadan önce Avrasya Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı Ali Üren Hocamın yanına uğradım ve yine bir etkinlik için ondan üniversitemiz adına müsaade istiyordum. Daha önce, bir dönem Paris’te bulunduğunu bildiğim hocama, birkaç hafta içinde Fransa’da olacağımı ve oradan bir şey isteyip istemediğini sordum. O da bana Seine Nehri’nin kenarında birkaç romantik adım da benim için at demişti. Sayın dekanımın o özel isteğini yerine getiriyorum şuanda, mutluyum.

Nihayet çocukluk hayalim Eiffel karşımda duruyor şuan! Ağzım açık kaldı derler ya hani arkadaşlar, evet o deyim doğrudur onu yaşamayan bilemez. Ağzım açık kaldı yani bildiğin açık kaldı. Eiffel’i uzaktan uzun uzun izledim daldım, çocukluğuma gittim. Nerdeeen nereye gibi bir hayalle devam edecektim ki, koluma sarılan beş parmakla irkildim. Bir zenci. Bir şeyler anlatmaya çalışıyor bana ve ısrarcı: ‘hello my friend; five, one euro’ (merhaba arkadaşım elindeki anahtarlık, magnetleri göstererek; 5 tanesi 1 Euro). Hayalimi yarım bırakan, bozuk aksanlı Senegalli o çocuğa mı kızsaydım yoksa buraya neden daha önce gelmediğime mi! Neyse çocuk uzaklaşıyor, ama bu kez birkaç tanesi daha sarıyor beni. Türkçe bilmiyorlar, ama emin olun hepsi birer insan sarrafı ve sizi çok iyi tanıyorlar! Mesela sizin onlardan kaç tane magnet ya da meşhur Eiffel anahtarlığı alacağınızı sizden daha önce bilip ona göre siz paranızı çıkarana kadar, onlar da sizin hediyelikleri çoktan hazırlamış oluyorlar. Enteresan değil mi? Evet bence de.

Eiffel Kulesi önünde minik bir pankart hazırlayıp fotoğraf çekindim ve hemen bu pankartı sosyal medyada paylaşıp tıklama rekorunu kıracağım şeyi başlatmış oldum. Elimdeki dövizde ‘Anneciğim ve Babacığım Sizi Çok Seviyorum’ yazıyordu. Annem ve Babam, çocukluk hayalimin başkahramanıydı onlar, onları burada nasıl unutabilirdim!

Hızlıca yürüyüp hemen kulenin altına doğru geldim, bu tarafa doğru gelirken dünya çapında ünlü bir sürü arabaya rastlıyorum. Onlarla da fotoğraf çekinmeyi ihmal etmiyorum tabi. Eiffel’in tam altındayım ve kulenin tepesine çıkıp çıkmamak konusunda kararsızım. Eiffel’e kaşı bir gelin ve damadı fotoğraflayarak aslında onlardan bir nevi iş almış oldum. Trabzon’da yaptığım dış çekimler için Paris’te ayağıma gelen bir şans kapısı olmuştu bu. Fransız bir çifti Eiffel’in altında gelinlikle ve şık bir damatlıkla fotoğraflıyorum. Çok keyifli.

Deli gibi fotoğraf çekiyorum, çimenlere yatan insanlara sokak sanatçıları da eklenince değmeyin keyfime. İleride Hummer marka bir limuzin Jeep görüyorum. İçinde, yaşları 20 ile 30 arasında değişen kızlar var. Ve aralarında bir gelinlikli kız daha… Bir düğün çekimi işi daha alır mıyız haydi ya Allah derken baktım kızlar beni çağırıyor. Merhaba dedim ve direk konuya girdiler, arkadaşlarının son gecesinde onların bekârlık partisinde onlara eşlik etmemi istiyorlardı benden.  Bundan sonra gezeceğim 7 ülkeyi de düşününce bu fikirden hemen vazgeçiyorum.

Kaldığımız otelde bu gece 01.00’de toplanıp buradan İsviçre’ye doğru yol alacaktık ama ne var ki benim bu fotoğraf merakım beni Paris sokaklarında elin Avrupa’lısına mahkûm bıraktı. Evet, Paris’teyim ve nihayet kayboldum! Öyle enteresan bir yer ki Fransa, ızgara düzenine göre yapılmış olan ülkede kaybolunca şansın yok çünkü her köşe birbirine benziyor. Hayır, benim tuhafıma giden şey şu oldu; Eiffel kulesinin tepesini görüyorum ama ne yaparsam yapayım hep başladığım yere geri geliyorum. Öyle böyle derken sonunda ben yolu buldum ve arkadaşlarıma kavuştum. (He bu arada ondan önce yolumu ararken bir yere girip karnımı doyurdum nasıl da acıkmıştım)

Ah nasıl unuturum, Louvre Müzesi. Bura hakkında size bilgi vermeden Paris maceramı bitiremem tabi. Dünya’nın en çok ziyaret edilen Sanat Müzesi olarak da bilinen bu müzenin 1 senede yaklaşık 10 Milyon ziyaretçisi olur. Buranın tarihteki önemi ise; Fransız ihtilalinden hemen sonra 1793 yılında Fransa’da açılan ilk devlet müzesi olmasıymış. Bırakın Fransa’yı, dünyada görülmesi gereken ender yerlerden biridir Louvre Müzesi.

Menü