Prag Gezi Rehberi

Bu şehir o kadar çok isimle anılıyor ki, içlerinden hangisinin daha çok yakıştığını seçemeyeceksiniz: ‘Altın Şehir’, ’90’ların Sol Bankası’, ‘Masal Şehri’, ‘Şehirlerin Anası’, ‘Avrupa’nın Kalbi’. Bu kadar çok ismi hak eden bir kenti, elinizde olmadan merakla hayalinizde canlandıracaksınız. Ne zaman ki Prag’ı gözünüzle göreceksiniz, o zaman kentin neden bu kadar büyülü olduğunu anlayacaksınız. Prag Gezi Rehberi :

Geçmişi M.Ö. 4000 yıllarına dayanan, Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag, geniş bir kitle tarafından Dünya’nın en güzel şehirlerinden biri olarak görülmektedir. Vltava Nehri kıyısına kurulu ve tarihini korumuş bu önemli kent, 1.2 milyonluk nüfusuyla Çeklerin en büyük şehridir. 2. Dünya Savaşı’nda çok zarar görmeyen şehir, çoğu tarihi eserini muhafaza etmiştir. Hitler ordularının 1939’da kente girmesiyle işgale uğrayan Prag, 1945 yılında Sovyet kuvvetlerinin kente girmesiyle kurtulmuştur. Rivayete göre Hitler şehri fethettiği sırada şehrin masalsı güzelliğinden etkilenip şehre zarar vermemiştir.

Kentin mutfağı genelde et üzerine kuruludur. Ağırlıklı olarak domuz etinin tüketildiği bölgede ayaküstü Çek usulü hot dog tatmak ayrı bir lezzettir ancak sosisin domuzdan imal edilme ihtimaline de dikkat edebilirsiniz. Eski meydanda içecek olarak yöreye özgü baharatlı sıcak şaraplar satılmaktadır. Yöresel Pilsner biraları da en çok tutulan içeceklerdendir. Hesabın %10’u kadar bahşiş bırakmak bu bölgede adettendir ve bırakılmazsa hakaret olarak algılanabilir.

Çek Cumhuriyeti de aynı Macaristan gibi Euro kullanmayı reddetmiş ve kendi para birimi olan CZK (koruna)’yı kullanıyor. 1 € = 25 koruna civarında. Yalnız bazı döviz büroları resmen dolandırıcı ve alış-satış kuru arasında ciddi fiyat farkı var. Bu dolandırıcılıktan faydalanmak isteyen ve döviz bürolarının dışında bekleyen uyanıklar da görünüşü kuronaya benzeyen, tedavülden kalkmış Bulgar leva’larını satmaya çalışıyor. Sözün özü, bu şehirde para bozdururken çok dikkatli olmalısınız.

Prag’da biraz zaman geçirdikten sonra buraya ‘Masal Şehri’ isminin pek bi’ yakıştığını göreceksiniz. Gerçek dünyadan uzak, insanın kendisini bir masal diyarının içinde bulduğu yerler de varmış diyeceksiniz 🙂

Prag Gezi Rehberi : Prag’da Gezilecek Yerler

Başlıklara tıklayarak Prag gezilecek noktalar, görülecek yerler, müzeler, tarihi ve turistik mekanlar hakkında daha detaylı bilgilere ulaşabilir ve siz de Interbus sayesinde Prag Gezi Rehberi listesindeki yerleri ve birbirinden güzel diğer Avrupa şehirlerini tek seferde, üstelik ekstra tur ücreti olmadan, en uygun fiyatlarla gezmek için aramıza katılabilirsiniz.

Prag Ulusal Müzesi

1818 yılında açılan Prag Ulusal Müzesi içerisinde 14 milyon parça eser barındırıyor. Zamanında bilim merkezi olarak kullanılan bu müze, şehir merkezine oldukça yakın bir konumdadır. Prag Ulusal Müzesi’ni arkanıza alarak genişçe bir caddeden aşağı doğru yürüdüğünüzde Prag Eski Şehir Meydanı’na ulaşabilirsiniz.

prag ulusal müzesi

Prag Eski Şehir Meydanı

Prag’ın kalbinin attığı yer, Eski Şehir Meydanı şehrin en önemli turistik bölgesidir. 1135 yılında Romalılar tarafından küçük bir şapel olarak inşa edilen ve yüzyıllar boyunca büyüyerek günümüzdeki halini almış olan Tyn Ortodoks Kilisesi, protestanlığın öncülerinden Jan Hus’un heykeli ve dünyaca ünlü Astronomik Saat bu meydandadır. Tüm yolların kesiştiği meydanda cafeler, mağazalar ve müzeler de bulunmaktadır. 1992’den beri UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndedir. Listedeki bu eserler arasında Astronomik Saat, Tyn Kilisesi ve Charles Köprüsü gibi pek çok tarihi mekan vardır.

prag eski şehir meydanı

Prag Astronomik Saat

Eski Şehir Meydanı’nda zamanı gotik numaralarla ve günümüz rakamlarıyla gösteren saatin üzerindeki 4 heykel, ölüm, hırs, kibir ve sefahati temsil eder. Astronomik Saat, adından da anlaşıldığı gibi sadece saati değil; güneşin, ayın ve dünyanın konumlarını da gösterir. 1410 yılında astronomi profesörü tarafından yapılan saat 1552 yılında ilk onarımını görmüştür. 2010 yılında 600. yılını dolduran bu saat dünyanın en ünlü saati diyebiliriz. Ayrıca her saat başı İsa’nın 12 havarisi saatin üzerindeki iki pencereden geçerek ufak bir gösteri yapar. Güzelliği benzersiz olsun, bir daha yapılamasın diye zamanın kralının saati yapan kişinin gözlerini kör ettiği Astronomik Saat tüm muhteşemliği ile şehrin merkezinde sizi bekliyor.

prag astronomik saat

Karl Köprüsü

Şehrin Vltava Nehri’ni kesen Stare Mesto ‘Eski Kent’, Mala Strana ‘Küçük Mahalle’ olarak adlandırılan en eski iki kıyısını birbirine bağlayan ünlü köprü Karl Köprüsü. Kral IV. Karl tarafından yaptırılan bu köprü bugün sadece yayalara açıktır. İki ucunda da birer kulenin bulunduğu bu tarihi köprü 516 metre uzunluğunda, 10 metre genişliğindedir. Yapımı 1400 yılında tamamlanan bu köprünün üzerinde 30 tane heykel vardır, bu heykeller 1700 yılında köprünün 300. yılı anısına yapılmıştır.

Geceleyin köprü Orta Çağ sessizliği ile tanınır fakat gündüzleri yüzünü çok meşgul bir yere dönüştürür. Ressamlar, sokak sanatçıları, müzisyenler turistlerin dikkatini çekmek için birbirleriyle yarışırlar. 13. yüzyıl başında baş mimar Peter Parler tarafından yaptırılan köprü, Prag şehir merkezinin Eski Şehir Meydanı’ndan sonra en etkileyici yeri diyebiliriz. Köprünün her köşesini fotoğraflarken ve şehrin büyüsünü yaşarken, kendinizden geçeceksiniz.

karl köprüsü

Kafka Müzesi

Ünlü yazar Franz Kafka’nın anısına yapılmış bir müze.

kafka müzesi

Aziz Vitus Katedrali

Gotik Mimarinin ilk örneklerinden olan bu yapı mimariseverlerin mutlaka görmesi gereken yerlerden. Vltava Nehri’nin karşı yakasında Prag Kalesi’nin içinde bulunan Votiv Katedrali ortaçağda yapıldığından dolayı dönemin gereklerine uygun olarak gotik tarzda inşa edilmiş. Pek çok kralın taç giyme törenlerinin yapıldığı bu tarihi yapı kentin simgelerinden. Dilerseniz Karl Köprüsü’nden karşıya geçerek burayı ziyaret edebilirsiniz. Köprüden geçerken sağınızda kalan tepede yer alan Prag Kalesi ve Votiv Katedrali’ne uğramadan önce yine sağ tarafta nehrin kenarında yer alan Kafka Müzesi’ni de ziyaret edebilirsiniz.

aziz vitus katedrali

Dancing House

Şehrin eski görünümüne farklı mimarisiyle renk katan bir yapı olan Dancing House, Karl Köprüsü’nün ‘Eski Kent’ tarafındaki girişinden nehir boyunca 500 metre uzaklıkta şehrin kendi yapısından oldukça farklı modern bir yapıdır. Bu yapıyı bu kadar ünlü yapan şeyse farklı mimarisidir. Dancing House adıyla anılan bu yapı dans eden iki insan figürü şeklinde inşa edilmiştir. Prag’da görülmesi gereken yerler arasında olan binanın yapımına 1992 yılında başlanmış ve 1996 yılında bina tamamlanmıştır. Aslında bir kültür merkezi olması amaçlanarak yapılmış bu binanın içerisinde şuanda çeşitli dans okulları, kafeler, restoranlar ve birkaç film şirketinin ofisi bulunuyor. Binanın en üst katına asansörle çıkarak bir şeyler içebilir ve şehri farklı bir açıdan gözlemleyebilirsiniz.

dancing house

Vltava Nehri

Prag’ın ortasından geçen bu nehir şehre ayrı bir hava katıyor.

vltava nehri

Tyn Kilisesi

Prag’ın en güzel kiliselerinden biri olan Tyn Kilisesi’nin içi Barok tarzda döşenmiş sade ama zengin denilebilecek bir yapıya sahip dışı ise gotik mimarinin en güzel örneklerindendir. Peri masallarından çıkmış bir görüntü sergileyen Tyn Kilisesi, eski şehir merkezinin tamamına hakim bir konumdadır. Eski Şehir Meydanı’ndaki gotik kilise, Walt Disney’e logosunu hazırlarken ilham vermiş. Asimetrik kulelerinin yeryüzündeki dişi ve erkek özellikleri temsil ettiğine inanılır. 14. yüzyılda yapımına başlanan kilise, Bohemya dini reform hareketinin, sonra Hus Kilisesi’nin merkezi olmuş. Karşı reform sonrası da Katolik kilisesini dönüştürülmüş.

St Nicholas Kilisesi

Ateist nüfusu çok yüksek olan Çek Cumhuriyeti’nde kiliselerin konser salonu olarak kullanıldığını bu kilisede bizzat gözlemleyeceksiniz.

Eski Belediye Sarayı

Eski Şehir Meydanı’nda yer alır.

Prag Kalesi

Guinness Rekorlar Kitabı’na Avrupa’nın en büyük kalesi olarak giren kale. Kalenin içinde konser salonu olarak kullanılan Lobkoviç Sarayı, Kafka’nın ablasının bir dönem yaşadığı Altın Sokak (Zlata Ulicka), günümüzde konser salonu olarak kullanılan St George Bazilikası, Avrupa’nın en eski oyuncak müzesi, Prag Kale Tarih Müzesi, Eski Kraliyet Sarayı (Stary Kralovsky Palac), yapımına 14. yüzyılda başlanıp 580 senede tamamlanan, Barok ve Rönesans özellikleri bünyesinde barındıran St Vitus Katedrali var.

Strahov Manastırı

Petrin Tepesi’nde yer alan manastır güzel bir manzaraya sahip.

Avrupa’nın En Dar Sokağı

2 kişinin aynı anda yürümesinin imkansız olduğu sokakta, trafik lambalarıyla yürünür.

Yahudi Mahallesi

Yahudiler 11. yüzyıldan itibaren buraya yerleştirilmiş ve bölge dışına çıkmalarına izin verilmemiş.

Prag Gezi Rehberi : Prag’da Ne Yenir? Ne İçilir? Nerede Yenir?

Çekya’nın yeme-içme kültürü fazlaca çeşitli. Diğer kültürlerden etkilenmesinin yanı sıra diğer ülkelere ait mekanları da barındırıyor. Buraya gelen her turist ya da gezgin, mutlaka kendine uygun yiyecekler bulacaktır. Yerel yiyecekler fazlaca yağ ve et barındırıyor. Daha hafif bir şeyler tercih etmek isteyenler ve hayvansal ürün tüketmeyenler mutlaka dikkat etmeli. En çok kullanılan sebze patates ancak yine içinde değişik tatlar ve et olabilir. Avusturya, Macaristan ve hatta Almanya yemek kültürü ile çokça etkileşmiş. Sokaklarda ise Türk yemeklerinden, Hint yemeklerine kadar her türlü tercihi bulabilmeniz mümkün. Damak tadınız ne olursa olsun, doymanız kolay olacaktır. Zincir lokantalar ya da kahve evleri de mevcut. Yine de Prag ve Çekya ile özdeşleşmiş bazı yiyecekleri sıraladık;

  • Trdelnik: Rulo şeklinde, işi genelde boş olan dışı ise tarçın ve şeker ile kaplanan bir tatlı. Hemen her sokakta ve sokak arasında görebilirsiniz. Bunun için özel büfeler bile mevcuttur. Külah olarak kullanılıp içine dondurma eklenmesi yaygındır. Tarçın dışında fındık ya da bademli çeşitleri de bulunur. Yerel halk şarap yanında çok sever.
  • Pecena Kachna: Şehirde sıkça tercih edilen ördek etinin, ızgara vesiyonudur. Izgarada alışılan kuruluk olmaz ve salata ile sevilir.
  • Hovezi Gulas Knedlikem: Et ve sebzelerle pişirilen gulaş yemeğinin Prag versiyonudur. Burada hamur işleri genellikle minik ekmek parçaları eklenir.
  • Kaprova Plovka: Bir çorba türüdür ve dil etinden yapılır. Ekşitilmiş sür ile pişirilir ve büyük parçalar halinde patates ve yumurta ile servis edilir. Daha ziyade Uzak Doğu yemeklerine benzer.
  • Knedliky: İçli köfteye benzetmek uygun olacaktır ancak bulgur yerine hamur kullanılır. İçine kıyma ya da et koyulan hamur top haline getirilir ve haşlanır. Ekstra bir sos isterseniz söylemeniz gerekebilir.
  • Becherovka: Alkollü bir içecektir ve Prag şehrine özgüdür. Yerel bir içki olması yönüyle önemlidir. İçinde tarçın ve bitki özleri vardır. Likör çeşidi olarak geçer ve aromalıdır.

Prag’da Nerede Yenir?

Eski Şehir Meydanı’ndaki Astronomik Saat’in tam karşısındaki mekanlarda gulaş yemeyi ihmal etmeyin. Diğer bir çok ülkeden farklı olarak gulaş tabağınız burada ekmekten !

  • Bot restoran Grosseto Marina’da yemekler, ortam ve manzara 10 numara.
  • Kogo Slovansky’nin yemekleri çok güzel.
  • Ortaçağ gecesi yaşamak için U Pavouka’ya gidilebilir.
Prag Gezi Rehberi : Prag Hakkında Bilgiler
  • Ülke: Çek Cumhuriyeti
  • Para Birimi: Çek Korunası (1€ yaklaşık 25 Koruna)
  • Dil: Çekçe
  • Prag Nüfusu:
  • Telefon Kodu: 
  • Interbus İletişim: 0090 541 387 8526

prag gezilecek yerler

Prag Gezi Rehberi : Bir Interbus Yolcusunun Gözünden Masallar Şehri Prag

Prag, benim için; tam bir müze, sanat ve galeri şehri. Arnavut kaldırımları ve dar sokakları ile genelde yağmurlu, efsunlu bir kent burası ve söylentilere göre Adolf Hitler’in hayran kalıp bombalatmadığı iki şehirden biriymiş burası zamanında. Prag’da pek çok Avrupa şehrinde de olduğu gibi esrar kullanımı hat safhada ve bu yüzden gezinizde, illegal yollardan satış yapan pek çok zenciye rastlayacaksınız. Bu gibi satıcılar genelde parklarda ve sokak aralarında size satış yapmaya çalışıyor, size yaklaşmadan önce hangi ülkenin vatandaşı olduğunuzu anlamak için küçük bir test yapıyorlar: Hi, my friend, how are you? 🙂

Prag, Çek Cumhuriyeti’nin başkenti ve bu ülkenin en büyük şehri olmakla birlikte Çekçe Praha olarak bilinir. Buranın geçmişte Çekostovakya’nın başkenti olduğunu bilmeyeniniz yoktur herhalde. Çünkü Prag, aslında bizim çocukluğumuzu süsleyen bir hikâye şehridir. Hatta bu kent geniş bir kitle tarafından dünyanın en güzel şehirlerinden biri olarak gösterilir. Örneğin Prag; ‘Altın Şehir’, ‘Doksanların Sol Bankası’, ‘Masal Şehri’, ‘Şehirlerin Anası’ ve ‘Avrupa’nın Kalbi’ gibi isimlerle de anılır.

Prag‘da keyifli bir gezinti için bir harita edinebilirsiniz. Her ülkede bir haritaya ihtiyacınız olacak elbette ama burada muhakkak alın dememin sebebi; bizdeki semt mantığının Praglılarda olmaması. Burada semt mantığı yerine, şehir bölmelere ayrılmış durumda. Örneğin; en merkezi yer Prag-1 ile başlayıp Prag-20’ye kadar devam eder. O yüzden burada gezmek, diğer ülke şehirlerine nispeten çok daha kolay oluyor. Mesela, kaldığınız otelin adresinde Praha-1 gibi bir ifade varsa bilin ki, merkezi bir yerdesiniz (Eski şehrin oluğu bölge). Hatta Praha- 4’ü de içeren bu bölgeye kadar, hala yürüyerek gezebileceğiniz yerler var demektir.

Prag; Eski Prag (eski şehir) ve Yeni Prag (yeni şehir) olarak bilinir. Eski şehir de, birinci bölgede olduğu için, genelde görecek olduğunuz bölgeler Prag-1 ve çevresinde olacaktır. Konaklama için merkeze yakın yerleri tercih edebileceğiniz gibi, tramvayı 24 saat çalışan hatların üzerinden de bir nokta seçebilirsiniz. Avrupa ve Balkanlar tamamen demir ağlarla örülmüş durumda. Bu ağ örgü içinde; tramvay, tren, metro gibi raylı sistemlerin tamamını bulabilirsiniz.

Prag’daki ilk ziyaretimiz Eski Şehir Meydanı’ndaki Astronomik Saat Kulesi’ne oldu. Burası, daha önce Prag’a gitmiş birisi için size anlatacağı ilk yerlerin başında gelir. Çünkü bu kule, her Avrupa şehrindekine benzer şekilde, dar sokaklardan çıkılan bir meydana denk gelir. Eğer raylı sistemleri kullanarak buraya gelecekseniz, Prag’ın tam merkezinde bulunan Mustek Metro Durağında indikten sonra, yazının başında bahsettiğim zencilerin kol gezdiği, renkli Mustek Meydanından 3-4 dakikalık yürüyüş mesafesinde olduğunu bilmenizde fayda var. Eğer siz de Interbus yolcusuysanız bu yazdıklarımı aklınızda tutmaya gerek yok ekip sizi zaten çok güzel yönlendirecek.

Buraya doğru gelirken elinize bir sürü broşür ve reklam afişleri sıkıştırabilirler. Mesela beni broşür delisi yaptılar diyebilirim. (Ben tam o esnada kendimi İstiklal Caddesi’nde hissettim yemin ederim) Yolda yürürken elime bir kırmızı reklam broşürü tutuşturdular, broşür öyle güzel ki, resmen aç beni diyordu. Kıpkırmızı kapağı olan bu broşürü açtım ve içinde; Sex Müzesi‘ne Hoş Geldiniz yazıyordu. Tabi bir anda, broşürle yüzümün rengi yan yana koyulsa ayırt edilemeyecek derecede aynılaşmıştır, biliyorum. Hayır, utandım yani ha demek ki neymiş? Her uzatılan şeyi almayın, her aç beni diyeni açmayın ve her kırmızıya aldanmayın! 🙂

Her neyse ben size biraz bu Astronomik Saat Kulesi’nden bahsedeyim. Bakalım bu kulenin adı neden Astronomik olarak kalmış. Efendim, zamanın yanı sıra, dünya ve güneşin konumlarını gösteren 15.yy. civarında yapılmış olan bu saat kulesi bir gözlem evi gibi de kullanılmış aslında, bu yüzden buraya bu isim verilmiş. Burada, her saat başı bir sürü çan çalar ve çalan çanlar sonrasında açılan minik pencereden, azizleri temsil ettiği söylenen kuklalar dans ederek yürür ve sonrasında gözden kaybolur. Bu anı kaydetmek için bekleyen bir yığın turist kalabalığı göreceksiniz. Siz de bu olayı izledikten sonra, saat başı olan bu olayın çok mucizevî bir şey olmadığını göreceksiniz. Ama tabii oraya kadar gittim iki kuklayı görmeden geldim demeyin, ayıp olmasın izleyin öyle dönün!

Biz de her turist gibi kuklaları fotoğrafladıktan sonra, meydana doğru yürüdük. Hemen banklara oturdum. Interbus’a gelirken sırt çantama attığım birkaç konservenin olduğu poşete elimi attım, o gün şansıma patlıcan kızartması varmış meğersem ne bileyim. Açtım bir güzel kızartmamı koydum Prag’ın ortasına ve karnımı doyurdum önce. Sonra mı? Sonra, çantamı sırtlanıp Charles Bridge ve Vltava Nehri’ne doğru yola koyuldum. Yolda Bodrum Dönercisi’nden, Adana Dürümcüsü’ne kadar Türk mutfağından pek çok dükkâna rastlamış olmam aslında beni şaşırtmadı. Çünkü az evvel girdiğim hediyelik eşyacıda adam nereli olduğumu sorduktan sonra, karşılıklı olarak Trabzonspor’un oyuncu kadrosunu saymaya başladık. 2010-2011’deki şampiyon olduğumuz dönemin kadrosunu saymış olsa da adam, olsun bir Prag’lı için bunu çok görmemek lazım, gurur bile duydum. Orada da biri bana Trabzon’umu anlattı ya o bana yeter.

Vltava Nehri üzerinde bir sürü köprü olduğunu biliyorum ama belki de bunlardan en önemlisi Charles Bridge. Çünkü bana göre bu köprü gerçekten çok emektar. Bir kentin iki yakasını bir yana getirmekle kalmayıp bir çok savaş, direniş ve doğal afet görmüş ama tüm bunlara rağmen hala tarihe meydan okuyor. Bu köprüde bulunan sağlı sollu heykeller karşıdaki manzarayla bütünleşince, ortaya akıl almaz bir manzara çıkıyor. Charles Köprüsü, araç trafiğine kapalı olduğu için rahat rahat gezip, etraftaki müzisyenleri dinleyip, sevdiklerinize ve ailenize hediyelik eşya alabileceğiniz bir yer. Köprünün girişindeki kuleye çıkarak bu eşsiz güzellikteki sanat mimarisinin ve Masal Şehri Prag‘ın keyfini çıkarabilirsiniz. Charles Bridge’de yolunuz sonlanınca bu kez sizi bekleyen bir başka tarih köşesi; Prag Kalesi olacaktır. Az kalsın unutuyordum! Köprü biter bitmez dünyaca ünlü Franz Kafka Müzesi’ni görüp, burayı fotoğraflamadan dönmeyin.

Şimdi bulunduğumuz bu noktadan şehrin içine doğru nüfuz edelim ve aheste aheste, nehir yönünde elimizdeki haritanın ışığında ilerlemeye devam edelim. Ara sokakları tercih ederek yapacağımız gezintiler, bize Prag‘ın ‘maket şehir’ olduğu hissini daha fazla yaşatacaktır. O yüzden ara sokakları asla ihmal etmemenizi öneririm.

Yolumuz birazdan Prag Kalesi‘ne çıkacak. Kale’ye doğru giderken Vltava Nehri ile Eski Şehir Meydanı arasında kalan Yahudi Bölgesini göreceksiniz. Buraları ziyaret etmenizde fayda var zira eski hali ile Avrupa’da korunan en eski sinagogları burada bulunmaktadır. Sinagoglar dışında; Prag evleri, İbranice saat kuleleri ve bir Yahudi Mezarlığının bulunduğu çok özel bir bölgedir burası. Ayrıca bölgede bir de Yahudi Müzesi bulunmaktadır. Yahudi Müzesi için alacağınız bilet, bölgedeki tüm sinagoglara ve tarihi mekânlara girişinizi bedavaya getirecektir. Bu arada bir hediyelik eşya dükkânındayım şuanda, Prag evlerini temsilen tasarlanmış çok güzel biblo evler var burada ama fiyatları 20Euro ile 50Euro arasında değişiyor. Yani 50TL’den başlayan fiyatlar aslında biraz pahalı ama evler çok şirin.

Alsam mı almasam mı diye konuşurken mağazanın bir çalışanıyla sohbete başladım. Şansa bakar mısınız, o da benim gibi mimarlık öğrencisi çıktı. Sonra ona Türkiye’yi bilip bilmediğini sordum. Bana Ankaragücü deyince şaşkınlığımı gizleyemedim. Trabzonspor’u sordum ve sadece Burak Yılmaz diyebildi. (o da zorla) Baktım ki, buralarda Burak hala bizde görünüyor, e bozmadım çocuğu öyle bilsin, belki bir gün Burak geri döner, boşuna gel git olmasın şimdi çocukta dedim. Bu arada o evi 10Euro ödeyerek aldım, merak edenler için.

Dar sokaklardan ve yokuşlardan geçerek ulaştığım Prag Kalesi’nin girişinde (eğer şanslıysanız rastlarsınız) askerlerin nöbet devir teslim törenini göreceksiniz. Her saat başı olduğunu duyduğum (ancak emin değilim) bu töreni izleyen büyük bir turist kalabalığına rastlayabilirsiniz.  Askerler o kadar nizami bir şekilde devir teslimi yapıyor ki, inanın Prag’ı görmek kadar ilginç ve şaşırtıcı bir andır o an, umarım siz de benim kadar şanslısınızdır bu minik anekdot adına…

Kalenin içine girdikten sonra, sizi bir mimari şölen bekliyor. Gotik tasarımlı bir katedral olan St. Vitus’un sizi büyülemesine izin vermelisiniz. Bu katedral, halen yapıldığı tarihteki heybetini ve gizemini koruyor. Katedralin etrafındaki küçük kiliseler, buraya Şirinler Köyü gibi şirin bir yer olma özelliği veriyor. Bu arada bu minik kiliselerin akustiği hakikaten büyüleyiciydi, bunu da söylemeden geçemeyeceğim.

Kaleden çıkarken Franz Kafka’nın bir dönem yaşadığı evi (No.22) mutlaka görün. Evin bulunduğu sokak tam anlamı ile bir maket sokak havasında. Giriş ücretli ancak akşam 4’ten sonra giriş ücreti alınmıyor. Yalnız 4’ten sonra tüm dükkânlar da kapanacağı için, buranın pek bir önemi kalmıyor aslında ama yine de tercih sizin. Burada tüm dükkânlar ve mağazalar erken saatlerde kapanıyor, hatta hafta sonları çalışmıyorlar bile. Bu coğrafyanın insanında biraz tembellik var desek kimse bize kızmaz herhalde.

Dönüşte Charles Köprüsü’nün üzerinden de görebileceğiniz dev metronomun yakınına gidin ve ağzınızın açık kalmasına aldırış etmeden, bu muazzam manzarayı doyasıya izleyin. Vltava Nehri üzerindeki bir çok köprüyü, şehrin önemli binalarını ve ismini bir türlü de öğrenemediğim o dönme dolabı muhakkak fotoğraflayın. (Profesyonel Bir Fotoğraf Makinesi ile En Az 70-300 bir Lense İhtiyacınız Olabilir)

Prag’a kısa süreliğine de gelseniz, gezebildiğiniz kadar müze gezin ve o maketten sokakları bol bol fotoğraflayın. Prag’da geleneksel Sanat Müzeleri dışında, İşkence Müzesi, Komünizm Müzesi gibi kolay gezilebilecek enteresan müzeler de var. Bunları gezmek de keyifli ve bilgilendirici olabiliyor.

Menü