Budapeşte Gezi Rehberi

Macaristan’ın tarihi çok eskilere dayanır. Coğrafi konumu nedeniyle sürekli istilalarla karşılaşmış, 10. yüzyılda da Macar kabileler göçebe hayattan yerleşik hayata geçmişler. 1000 yılında Istvan, Macarlar adına Hristiyanlığı kabul etmiş ve Macar Krallığı’nı kurmuş. Budapeşte Gezi Rehberi :

Budapeşte, Orta Avrupa’nın Paris’i, Osmanlı’nın nazlı Budin’i, adı tarih boyunca nasıl anılırsa anılsın her geleni kendine bir şekilde aşık etmeyi başarmış bir şehir. Macaristan’ın başkenti ve en büyük şehri olan Budapeşte, Tuna Nehri’nin iki yakasındaki Budin ve Peşte’nin 17 Kasım 1873 yılında birleşmesiyle oluşmuş bir kenttir. Buda şehrin eski ve daha soylu kısmıyken Peşte nispeten modern yüzü olmuştur. Şehrin Tuna Nehri çevresi, Budin Kalesi ve Andrassy Caddesi UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alır. Berlin’den sonra Orta Avrupa’nın en büyük ikinci şehridir. Macaristan nüfusunun beşte biri yani bir buçuk milyondan fazla insan bu kentte yaşamaktadır.

Mohaç Savaşı’ndan sonra Macaristan’ın yolu Türklere açılmış ve Kanuni Sultan Süleyman tarafından ilk olarak 1526’da fethedilen Budin ve Peşte, bir buçuk asırlık bir Türk hakimiyetinden sonra 1686’da elden çıkmıştır. Habsburg Krallığı’nın kontrolünde Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na bırakılan Budapeşte 1918 yılına kadar Viyana ile birlikte başkent olarak kalmıştır. 1. Dünya Savaşı sonucunda kaybedilen toprakları alma sözünü veren komünist partinin iktidara gelmesiyle şehir komünizm dönemini yaşamıştır. 2. Dünya Savaşı sonrasında kaybedilen topraklar alınamayınca komünizm yönetimi sarsılmaya başlamış ve 1956 yılında Macar Devrimi patlak vermiştir. Sovyetler Birliği ülkeye müdahale ederek devrimi bastırır ancak ilerleyen yıllarda Sovyetlerin zayıflamasından yararlanan Macarlar 1989 yılında komünizmi yıkmıştır. Bu nedenle şehirde sıkça sovyet mimarisine denk gelebilirsiniz.

Günümüzde Budapeşte gerek tarihi dokusu gerekse canlı sokakları ile Orta Avrupa’nın en çok turist çeken şehirlerinden biridir. Tuna Nehri’nin tam ortasından geçtiği şehir iki yakasını birbirine bağlayan bir çok köprüye sahip. Şehre ayrı bir güzellik katan bu köprüler ve özellikle geceleri tekneyle dolaştığınızda, şehir size muhteşem manzaralar sunuyor. Zincirli Köprü ve Erzsebet Köprüsü şehrin en ünlü iki köprüsüdür.

Şehri farklı bir açıdan seyretmek isterseniz Peşte’den Buda’ya bu köprüden geçerek Buda Kalesi’nin bulunduğu tepeye de çıkabilirsiniz. İçerisinde Osmanlı döneminde bir zamanlar cami olarak kullanılmış Aziz Matthias Kilisesi’ni barındıran Budin Kalesi ve görsellik amaçlı olarak Matyas Kilisesi’nin önünde boy gösteren balıkçılar loncası için yapılmış Balıkçı Tabyası, konumu nedeniyle havadar ve olağanüstü bir manzaraya sahip. Kilise ile aralarında Hristiyanlığı Macaristan’ın dini olarak benimseyen Aziz Istvan’ın at üzerinde heykeli bulunmakta. Kilisenin biraz daha batısında veba salgınından kurtulmanın anısına bir heykel dikilmiş.

Kumdan kaleleri andıran masalsı görüntüsü ile göz kamaştıran bu tabyadan nehrin karşısına baktığınızda şehrin sembollerinden biri olan ve Budapeşte’ye gelmişken mutlaka görülmesi gereken yapılardan biri olan Macaristan Parlamento Binası’nı görebilirsiniz. Yapımı 1904 yılında tamamlanan muhteşem bir mimariye sahip bu binanın bir benzeri de New York’ta. Kalenin olduğu bölgede aynı zamanda Kraliyet Sarayı da bulunmakta. Macar Ulusal Galerisi’ni ve günümüzde içinde kütüphaneden dans okullarına kadar pek çok şeyi barındıran buraya kale demek ne kadar doğru tartışılır. Bu kaleden aşağı inerden Atatürk Caddesi’nden geçebilirsiniz. Buraya bu ismi vermelerinin nedeni Atatürk’ün verdiği mücadeleyi dünyanın sayılı özgürlük hareketlerinden biri olarak görmeleri.

Şehrin Peşte yakasında Tuna Nehri kenarında, Parlamento Binası’na yakın bir noktada, Almanlar’dan kaçan Yahudiler’in ayakkabılarının hala sergilendiği bir kısım var. Yahudiler burada ayakkabılarını çıkarıp Tuna Nehri’ne atlayarak kaçmaya çalışmışlar. Bazı kaynaklara göre ise değerli olan ayakkabıları çıkarıldıktan sonra kurşuna dizilerek nehre atılmaları.. Buraya hala onların anısına çiçekler bırakılır, mumlar yakılır. Bu etkileyici yerde o korkunç soykırım günlerini düşünüp hüzünlenirsiniz. Güzelim dünyamızın diktatörlerin hırsı uğruna savaşlara sürüklenmesini ve masum insanların katledilmesini anlamak maalesef mümkün değil.

Şehri panoramik olarak seyretmek isteyenler içinse en ideal noktalardan biri, muhteşem manzarasıyla her turistin uğraması gereken Gellert Tepesi.

Ayrıca Macar Komutan Hunyadı Janoş, Osmanlı İmparatorluğu’na karşı bir savunma savaşı verir ve mevsim şartlarından dolayı kuşatmayı kaldıran Osmanlı geri çekilir. Haçlılar ise bunu büyük bir zafer olarak kabul eder hatta Papa o günden itibaren tüm ülkede saat 12.00’de çanların bu zaferin anısına çalmasını emreder. İşte Osmanlı’nın Avrupa’ya girişini 50-60 sene geciktiren bu savunma zaferinden sonra, o çanlar günümüzde de hala çalar.

Macar halkı aslında çok güler yüzlü olmasa da yardımsever sayılabilir. Gece ışıklarında insanı alıp götüren, cazibesi hiç eksilmeyecek Tuna Nehri ise Macaristan’ın ve Budapeşte’nin kuşkusuz en özel yeridir. Interbus rotasındaki Budapeşte turu sayesinde şehrin önemli noktalarını gezdikten sonra alışveriş ve yemek için şehrin en ünlü caddesi olan Vaci Caddesi’nde vakit geçirebilirsiniz. Havanın kararmasıyla daha bir güzel olan bu şehri tekne turu eşliğinde hissetmeyi unutmayın.

Macaristan’la ilgili çok bilinmeyen gerçekler de var :

İlk Macar üniversitesi olan Peç Üniversitesi 1367’de kurulmuş. Macarlar günümüze kadar 16 Nobel ödülü almış. Günlük hayatımızdaki pek çok teknolojinin mucidi Macarlar’mış. Bunların arasında buzdolabı, holografi, telefon santrali, helikopter, sesli film, film kayıt aleti, renkli TV, plazma TV, TV istasyonu, tükenmez kalem, dinamo, elektrik motoru, emniyet kemeri, körüklü otobüs, morfin, ilk ay aracı Lunar, kibrit, cam beton, telefon santrali, VW kaplumbağa modelinin dizaynı sayılabilir.

Macaristan halk oylaması yaparak EURO yerine kendi para birimi olan HUF (forint)’i kullanmayı seçmiş. Döviz bürolarında bozdurulan 1 € = 300 forinte denk gelirken, restoranlarda veya alışveriş yerlerinde bu kur oranı 260’a kadar düşebilir.

Budapeşte Gezi Rehberi : Budapeşte’de Gezilecek Yerler

Başlıklara tıklayarak Budapeşte gezilecek noktalar, görülecek yerler, müzeler, tarihi ve turistik mekanlar hakkında daha detaylı bilgilere ulaşabilir ve siz de Interbus sayesinde Budapeşte Gezi Rehberi listesindeki yerleri ve birbirinden güzel diğer Avrupa şehirlerini tek seferde, üstelik ekstra tur ücreti olmadan, en uygun fiyatlarla gezmek için aramıza katılabilirsiniz.

Gellert Tepesi

Ersebet Köprüsü’nün bitiminde yer alan tepeye ismini veren Bishop Gellert’in bir heykeli bulunur. Bu kişi Macarların Hristiyanlığa geçmelerinde rol oynamıştır. Rivayete göre, M.S. 1000 yıllarında Macar Kralı Aziz Stephen, bir misyoner olan Aziz Gellert’i Macaristan’a davet etmiş. Bu kişi krala Macarların Hristiyanlığı kabul ettiğine dair bir kağıt imzalatmış ve Macarlar istemeden de olsa Hristiyanlığa geçmişler. Buna kızan Paganistler, Aziz Gellert’i bir fıçının içine koyup bu tepeden aşağıya yuvarlamışlar ve o günden sonra bu tepenin adı Gellert Tepesi olarak anılmaya başlanmış. Ayrıca şehrin kuşbakışı izlenebileceği bu tepenin zirve noktasında Macaristan’ın özgürlük sembolü olan Citadella Anıtı bulunmaktadır.

Budapeşte Özgürlük Heykeli Citadella

Heykel, 1945’te Budapeşte’yi Naziler’in işgalinden kurtaran Sovyet ordusu anısına dikilmiş.

Chain Bridge

Köprüler şehri Budapeşte’nin en güzel köprüsüdür.  Zincirli Köprü ya da başındaki aslan heykellerinden diğer adını alan Aslanlı Köprü, 1849 yılında yapılsa da 2. Dünya Savaşı’nda büyük hasar görmüş ancak 1949 yılında onarılarak tekrar açılmıştır. Şehrin sembolleri arasında yer alan bu köprünün ayrıca garip bir hikayesi de vardır.

Macaristan Parlamento Binası

Tuna nehri kenarında, Budapeşte’nin simgesi olmuş bina. Binanın 365 kulesi, 27 kapısı var.

Vaci Utca

Alışveriş denince Budapeşte’de ilk akla gelen yer, trafiğe kapalı olan caddesi Vaci Utca. Cadde, hele bir de gece ışıklarında geziliyorsa, şehrin havasına ayrı bir hava katar.

Aziz Stefan Bazilikası

İçinde Macar kralı Istvan’ın mumyalanmış elinin sergilenir. Bazilika yeşil kubbesi ve 2 kulesiyle şehrin birçok yerinden görünür.

Margaret Adası

Macar Kralı IV. Bela, 2 çocuğunu Tatar işgalinde kaybedince doğacak ilk bebeğini tanrıya kurban edeceğine yemin etmiş. Ancak doğan bebek o kadar güzelmiş ki, öldürmeye kıyamamış ve bu adada onu her türlü kötülükten korumuş. Ancak Prenses Margaret 28 yaşında veremden ölmüş. Adada Prenses Margaret adına bir manastır da var.

Macaristan Devlet Opera Binası

Budin Kalesi

Şehrin Buda tarafındaki tepede yer alır. Budapeşte Tarih Müzesi, Macaristan Ulusal Galerisi ve Milli Kütüphane, bu bölgededir.

Aziz Matthias Kilisesi

13. yüzyılda inşa edilmiş olan Matyas Kilisesi (Matyas Templom) bir zamanlar Osmanlı tarafından cami olarak kullanıldı.

Budapeşte Kahramanlar Meydanı

Rus işgaline karşı halkın direncini kırmayı amaçlayan Rus ordusu, tüm evlerden topladığı 17.000 genci 2 gün içinde öldürmüş. Kahramanlar Meydanı da bunun anısına yapılmış. UNESCO Kültür miras listesindeki şehrin önemli meydanlarından olan Budapeşte Kahramanlar Meydanı görmeniz gereken yerler arasında. Yarım daire şeklinde dizili sütunların altında Türklere ve diğer ırklara karşı savaşmış Macar krallarının heykelleri ve heykellerin altında da kahramanlıklarını gösteren kabartmalar yer alıyor. Meydanın ortasındaki sütunda ise 7 Macar kabilesini temsil eden heykeller ve onların üzerinde elinde kutsal Macar haçını tutan Cebrail meleğinin heykeli var. 1000 Yıl Anıtı (Millniumi Emlekmü) ve Başmelek Cebrail Kolonu ile burası mutlaka görülmesi gereken bir meydan.

Balıkçı Tabyası

Macar göçmen çadırlarına benzeyen konik çatıları olan Balıkçı Tabyası (Halaszbastya), Kutsal Teslis Meydanı (Szentharomsag Ter)’ndadır.

Tuna Nehri

Budapeşte’yi ortadan ikiye ayıran ve şehre ayrı bir güzellik katan nedir.

Estergon Kalesi

Macarların ilk yönetim merkezi.

Macaristan Ulusal Müzesi (Magyar Nemzeti Muzeum)

Macar tarihine ait pek çok eserin sergilendiği müze.

Gül Baba Türbesi

Kanuni Sultan Süleyman’ın Budapeşte kuşatması sırasında bölgeye giden Gül Baba, yöre halkı tarafından çok sevilmiş. Türbesi de Budapeşte’de o günlerin anısına hala ayakta.

Büyük Kapalı Pazar

Özgürlük Köprüsü’nün Peşte tarafında yer alır. Bu 3 katlı pazar yeri, 180 ayrı mutfaktan gurme lezzetler tatmak isteyenler için ideal bir mekan.

Szechenyi Termal Banyoları

Peşte tarafındaki parkın içinde 15 kapalı, 3 açık kaplıca havuzu var. Avrupa’nın bu en büyük hamamları, yorgunluk atmak için bire bir.

Andrassy Bulvarı

Budapeşte’nin 2’nci önemli caddesi Andrassy Bulvarı. Üzerinde bütün ünlü markaların mağazaları ve Opera Binası (Magyar Allami Operahaz) var.

Memento Park

Macaristan’ın komünist dönemine ait heykeller ve Sovyet sanatına ait eserler sergilenen bir açık hava müzesidir.

Budapeşte Gezi Rehberi : Budapeşte’de Ne Yenir? Ne İçilir? Nerede Yenir?

Budapeşte kesinlikle aç kalınmayacak bir şehir. Çeşitli yemekler ya da hazır gıdalar hemen her yerde. Bununla beraber diğer ülkelerin yemeklerini satan lokantalar da mevcut. Mesela Türk yemekleri bulabiliyorsunuz. Et sote tarzı bir yemek olan gulaş ise turistlerin ve yerel halkın en gözde yemeği. Komşu ülkelerde de pişirilmesine rağmen en iyileri burada deniyor. Budapeşte içinde gulaş yemeden geçilmemeli. Bununla beraber ülkeye has biraları da ilgilileri için iyi tadımlıklar. Birkaç marka bulunuyor ancak en popüler olanları lokantalarda mevcut. Paprika biberi de burada fazlaca kullanılıyor. Sıradan yemekleri paprika ile zenginleştirip yeni isimler verebiliyorlar. Hızlı yemek sevenler içinse çok fazla alternatif var.

Gulaş : Kentin en meşhur yemeği. Et,sebze ve biraz paprika ile yapılan sulu bir yemek. Et sote ile fazlasıyla benzeşiyor. Kimi yerler daha sulu ve çorbaya yakın, kimi yerler ise daha az sulu servis ediyor. Oldukça doyurucu ve güzel.

Chicken Paprika : Ülkenin en klasik yemeklerinden biri. Paprika biberi ile pişirilen tavuk. Yanında patates, makarna benzeri ilaveler ile servis ediliyor.

Langos : Bildiğimiz hamur kızartması. Elde küçük küçük açtıkları hamurları kızartıyorlar ve yanına reçel,peynir gibi ilaveler ile sunuyorlar. Bizde ki adı pişi aslında. Ülkede çok sevilen bir atıştırmalık.

Budapeşte’de Nerede Yenir?

Tuna Nehri kenarındaki bot restoranı Spoon’da yemek yenebilir. Macarlar’ın ünlü çorbası gulaş ‘gulyas’ eşliğinde yenecek leziz Macar usulu galuska felfüjt (soslu dana eti), Tuna Nehri manzarasında dinlenen canlı piyano resitaliyle birleşince size Budapeşte’yi daha da sevdirir. Ambiansı güzel olan bu restoranının, fiyatlarının da o oranda yüksek olduğunu bilerek gitmelisiniz.

Şehrin en ünlü caddesi Vaci Caddesi’nde alışveriş ve yemek yemek için gezilebilir. Macarların ünlü yemeği olan gulaşı buradaki mekanlarda tadabilirsiniz.

Budapeşte Gezi Rehberi : Budapeşte Hakkında Bilgiler

Bir Avrupa Birliği ülkesi olan Macaristan, ne yazık ki Türk vatandaşlarına vize uygulamaktadır. Macaristan’ın başkenti Budapeşte’yi ziyaret etmek için Schengen Vizesi sahibi olmanız gerekmektedir. Macaristan Vizesi linkine tıklayarak vize için sizden istenilen belgeleri öğrenebilir ve bu konuda uzman ekibimizden destek alabilirsiniz. Ancak yeşil pasaportunuz varsa vizeye ihtiyacınız yok.

  • Ülke: Macaristan
  • Para Birimi: Macar Forinti (1€ yaklaşık 300 Forint)
  • Dil: Macarca
  • Budapeşte Nüfusu: 1.7 Milyon (2016)

budapeşte gezilecek yerler

Budapeşte Gezi Rehberi : Bir Interbus Yolcusunun Gözünden Vur Patlasın Çal Oynasın Budapeşte

Gezi boyu elimden düşürmediğim mavi kapaklı defterim ve kalemimle Üsküp’ten ayrılarak keyifli bir otobüs yolculuğu yaptıktan sonra Sırbistan kapılarına dayanıyoruz. Hedefimizde Macaristan’ın başkenti Budapeşte var.
Sırbistan’da buğday tarlası olduğunu tahmin ettiğim ucu bucağı gözükmeyen bir ovanın yamacında bir mola yerinde duruyor ve kahvaltı yapıyoruz. Her ne hikmetse, yüksek bir bisikletin üzerinde, şahsına münhasır şapkasıyla, Sırp olduğunu tahmin ettiğim 40-45 yaşlarında bir adam farkında olmadan objektifime poz veriyor sabah sabah. Ben de deklanşöre basarken bıyık altı gülüyorum, fotoğraf sergim için güzel bir kare olacak diyorum hatta içimden.

Yine ekmeğin üzerine sürdüğüm nutella ve dostların keyifli sohbetiyle geçiyor kahvaltım ama bu kez bir farklılık olsun diyerek şöyle iyi bir kahve eşlik etsin istiyorum yanıma. Gerçi biz Türklerin de dediği gibi; gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül sohbet ister çay kahve bahane. Buranın iklimi de bizim oralara benziyor (ama daha çok Karadeniz iklimine) ya da bana mı öyle geldi bilmiyorum, hey özledim mi yoksa ben?! Yok canım daha neler dümdüz ovaların hâkim olduğu bir coğrafyayı tam ortadan ikiye bölerek ilerliyoruz Macaristan sınırına doğru. Yol boyunca farklı iklimlerde saz çalıp Neşet Ertaş’ın o eşsiz eserlerini dillendirmek, bütün yorgunluğumuzu alıyor sarı ovayı ikiye bölen otobüsümüzün içinde.

Ve nihayet Macaristan sınır kapısındayız ve Budapeşte için çok az bir yolumuz kaldı. Macaristan’ın başkenti olma özelliğiyle de dikkatleri üzerine çeken Budapeşte; aslında Tuna Nehri’nin iki yakasında bulunan Buda ve Peşte yakalarının 1873’te birleştirilmesiyle oluşmuş bir şehir.

Budapeşte, kültür ve turizm cenneti olmasının yanında hem ticari hem siyasi oluşumlar gerekçe gösterilerek yıl içinde pek çok yabancı turisti kendisine çekiyor. Budapeşte’de otele yerleştikten sonra bir şehir turu yapıyoruz. Akşama doğru çıktığımız tepenin ismi ise; Cittadella Tepesi. Bu tepe; hem bir seyir terası, hem kahramanlık nişanesi, hem restoran, hem de içinde hediyelik eşya stantlarının olduğu bir yer. Daha Türkçe özetlemek gerekirse, bizim memleketlerde her yüksek tepenin üstüne bir çay bahçesi kondurup adına da ‘Boztepe’ gibi isimler kullanmışız ya hani, he işte bu da onun birkaç level atlamış hali diyebiliriz. Bu tepeye gelen herkes, muhakkak burada panoramik fotoğrafını çeker. Ben de uydum kervana ve sergim için bir kare elde ettim buradan da. Manzarayı kelimelerle anlatmam biraz zor ama Avrupa’ya giriş yaptığınızı ilk burada anlayacaksınız!

Budapeşte’nin Peşte olarak tabir edilen ve kireç taşı anlamına gelen kısmı ki daha çok göçmen veya Müslümanların yaşadığı ve ekonomik olarak daha güçsüz kısım. Buda tarafı ise, adını eskiden su anlamına gelen voda kelimesinden alan varlıklı ve soylu insanların yaşadığı Hristiyan kesimi ağırlıyormuş.

İki Japon kız yaklaşıyor yanıma ve o şirin aksanları ile fotoğraf çeker misiniz diyor. Hani biz Türk’üz ya, misafirperveriz ya, cevap hazır: Yes of course! (evet tabi ki!) Çekimden sonra, bu kez benden başka bir ricaları var; Tuna Nehri’ne karşı biz fotoğraf çekinebilir miyiz? Bendeki cevap bu kez: Hay hay! (hay hay nidasını pek anlamamış olsalar da, halimden olumlu yaklaştığımı sezinlemiş olacaklar ki güzel pozlar verdik arkadaşlarımıza)

Yerel halkın da artistler-sanatçılar köyü olarak nitelediği Szentendre‘nin dar sokaklarının hakim olduğu şirin bir köy yerindeyiz şimdi de, hediyelik eşyaların bol olduğu ve her evin yanında minik bir dükkanın olduğunu varsayarsak burada halkın geçimini neyle sağladığı hakkında da fikir sahibi olmamız pek de zor olamayacak. Minicik evleri ve kocaman yürekleri ile köy halkı karşılıyor bizi. Butik mahalleler, şirin-minik evler bana şirinlerin köyündeymişim ve her an karşıma Gözlüklü Şirin çıkacakmış hissi veriyordu.

Gece saat 24.00’e geliyordu ve bundan sonrasında iki seçeneğim vardı. Ya tekneye binip Budapeşte’yi, Tuna’dan gece gözüyle fotoğraflayacaktım ya da şehrin içinde kaybolup sabaha kadar gezecektim. Sizce hangini yaptım? Siz düşüne durun ben de size o sırada başımdan geçen bir hadiseyi aktarayım;

Budapeşte’nin ilk köprülerinden biri olan ve asıl isminin Zincirli Köprü (Zecsenyi Lanchid) olmasına rağmen, köprünün girişi ve çıkışındaki aslanlardan dolayı turistler tarafından Aslanlı Köprü olarak ta tanınmaktadır. Bu köprünün yaşanılmış bir şehir efsanesi vardır ki bir mimar adayı olarak bu hikaye beni derinden etkiler ve mesleğime olan saygımı katlar. Yaklaşık 400m uzunluğunda ki köprünün İngiliz Mimarı William Clark, köprü inşası bittikten sonra, köprüde küçük bir hatanın bulunması halinde, köprüden kendini atarak intihar edeceğini açıklamış ve köprünün inşasına başlanmış. Gün gelir köprü biter ve şehirde ki hiç kimse köprü de bir hata bulamamışken, küçük bir çocuk o kıvrak dikkatini ve zekasını toplayarak: Ağzı açık olan aslanların heykellerinin dillerini koymayı unutmuşsunuz efendim der ve Mimar Clark kendisini köprünün üzerinden Tuna Nehri’nin serin sularına bırakarak ölüme atlar.

Bu etkileyici şehir efsanesinden sonra guruptan ayrılıp şehrin sokaklarında kayboldum, karşıma neler çıkmadı ki, ama en çok kırmızı telefon kulübelerine girip Türkiye’yi arama çabamı sevdim (!) Yanımda birkaç arkadaşımla Budapeşte sokaklarını keşfederken bir köprü altında bulduk kendimizi ve eski bir musiki hayranı olarak bulunduğumuz yerin akustiği ilgimi çekti hemen. Durdum ve birkaç name mırıldandım, baktım ki herkes ufaktan bana eşlik etmeye başladı sonra oturduk olduğumuz yere vur patlasın çal oynasın! Şarkımızın Adı: Çile Bülbülüm Çile!

Civardan geçen Macarlar, köprü altına gelip gecenin bir yarısı gayriihtiyari başlattığımız şölene tanıklık ediyorlardı, sonrasında hızımızı alamayarak kolbastı oynadık diyeyim ve gecenin sonunu da siz tahmin edin artık. Bu arada tekne turunu daha önceki Interbus seyahatim esnasında yaptığım için gerek duymadım. Eğer ilk kez Budapeşte’ye geliyorsanız tavsiye ederim.

Menü